25 Şubat 2014 Salı

Keçe bardak altları

20 gün geçmiş yeni bir post yazmayalı. Hani bazen olur ya; çok sevdiğiniz şeylere bile varmaz eliniz. Birşey olduğundan değil, öylemesine... Canınız istemez işte. Keyif vermez size, ilham gelmez, iş gözünüzde büyür... Öyle oldu bana da. Enerjim düşüktü yani. Ne yapsam bozamadım evrenin düzenini. Çok da kasmadım aslında, nasılsa geçer dedim. Geçti işte :) Diyeceğim o ki, bazı şeylere direnmemek lazım. Akıntıya kürek çekmek gibi. Kendi haline bırakıcaksın herşeyi, su yolunu bulacak. :)

Buralara uğramadığım haftalar boyunca bolca kitap okudum. Sinan Akyüz'den "Şahika ve Feraye"; gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek yazılmış, savaş yıllarına dair harika bir roman. Sonra Khaled Housseini'den "Ve Dağlar Yankılandı"; Afganistan'ın bir köyünden doğan ama nerelere kadar uzanan hüzünlü bir hikaye. Ve son olarak da John Grey'den "Aynı Yıldızın Altında"; kanserli iki gencin hikayesini konu alan, gözümde yaşlarla okudum bir başka roman. Hepsini de çok keyif alarak okudum.

Bu da benim bubble man'im. Biiiiig bubble lar yapmanın ilmini çözdü :)

Bu da İzmir de yaptığım bardak altları. Keçeden yuvarlaklar kestim, ortasını da motifimin boyunda tekrar kestim. Bu yuvarlak çiçekli motifi bir kumaştan aplike olarak çıkardım. Ve orta parçanın üstüne yerleştirip dikiş makinasında piko yaptım. Sonra da kenarlarına battaniye dikişi yaparak tamamladım. Sonra bir de çok beğendim. :)


Bu güzelleri belki hatırlarsınız, nakış aşamasında paylaşmıştım. Ne olacak ne olacak derken; yüzük yastığı yapmaya karar verdim. Her nekadar bana böyle büyük, kadifeli, aynalı, allı pullu, osmanlı işi, klasik yüzük yastıklarından yaptırmak istedilerse de, o işlerden hoşlanmadığımdan, ben yine sade, kibar, zarif ve minik birşeyler yapmaya karar verdim. Tüm mahalle baskılarına rağmen, bu cicileri yüzük yastığına dönüştürüverdim :))


Kaliteli yaşamdan haberler duymak isteyenler için 2. ayın sonunda 5kg kaybetmiş, güzel alışkanlıklar kazanmış olmaktan dolayı çok mutluyum. Hergün yürüyüş yapıyor, diyetime devam ediyor, incelmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyorum. Gerçi birkaç haftadır aynı kiloda takıldım ama yazımın başında dedim ya bazen olmuyor diye. Bence aynı sebepten kilo da veremedim. Evren bu geçtiğimiz 15-20 günde beni bir kenarda bıraktı, bensiz döndü :))) Şimdi bakın bu haftadan itibaren kaldığım yerden devam..

Sevgiyle kalın, umutla kalın, hoşgörü ile kalın... 

4 Şubat 2014 Salı

Bir pazar günlüğü

Bir Güzelbahçe pazarı... Bu kadar yeşil, bu kadar taze ki herşey. Ispanaklar, enginarlar, şevketi bostan derken yeşilin türlü çeşidini bir arada görünce, fotoğraf çekmeden olamadı (:


Bilemiyorum sizin oralarda bu aralar kaça ıspanak ama İzmir de 3Tl. Hem de tam kuzu.. Bu yandaki karışık otlara ne demeli ..

 Bilmeyenlere; bu yukarıdaki şevketi bostan. Her derde deva bir bitki.

Bu nasıl enginar, bebek daha bebek :) Enginarlar Kıpkıp enginar'dan. Pazarcı kardeşim, kurmuş internet sitesini, tarladan evlere servis de yapıyor. Medeni bir şehir velhasıl şu İzmir.



Bir de Cibes var benim burada tanıştığım. Kendisi brokolinin dış kısımları aslında ama nasıl lezzetli. Zaten İzmir de bulduğunuz her ota, zeytinyağ, limon, sarımsak, tuz ekleyip yiyebilirsiniz. (:


 
Bu köylü teyzem hele, dost edinmiş kendisine ablamı. Kızım şu da taze yavrum bu da taze diye, nasıl ağarlıyacağını bilemedi bizi (:


Bir başka İzmir klasiği, Alsancak'ta fayton gezisi.. (:


Bu dünyalar güzeli "annane-torun" ile bitirelim bu post'u... Ve hep gülümseyelim, gülümseyecek bir neden bulalım daima.

Sevgiler

2 Şubat 2014 Pazar

Sümbül gibi kokmak...



Sümbül , en sevdiğim çiçek, hem kokusu büyüler beni, hem fiziği. O dimdik duruşu, ama o çiçeklerinin bir o kadar narinliği.... :) Severim velhasıl sümbülü, her rengini severim ama morunu bir başka severim. Yoktu , pembesini aldık. Nasıl da romantik...


Bugün atölyede başka cevherler bulundu, parça kumaşlar, birbirinden renkli cıvıl cıvıl. Bir de güzel dikiş makinası varmış ki..! Çok kıskandım, benimkinin İstanbul'a döner dönmez değişmesi gerektiğini çok daha iyi anladım. Kıskancım işte, onda var, bende de olsun :))) Şaka bir yana iyi ve donanımlı bir dikiş makinası ile hayat başka güzelmiş...



E tabi hemen kesildi biçildi , bir güzel lavanta kokulu ev, hazırlandı. Lakin malzeme eksiği nedeni ile içi boş kaldı. O da pazartesinin işi artık.


 Bu karamel renkli yaşlı kız, evin huysuz ihtiyarı. (:


Bu da "kedi". Adı kedi yani yanlış anlamayın (: Kendini sevdirmeyen, gelip ayağına falan sürünmeyen, kedi olduğunun farkında olmayan bir kedi bu işte... !


İzmir den bu akşamlık bu kadar. 

Sevgi, saygı, hoşgörü ile kalın... (:

1 Şubat 2014 Cumartesi

Oynar gelin görümce :)

İzmir'den bildiriyorum. :) Ordan da bişey bildirmeyiver dimi?? Yok olmaz, baktım kimseler kaç gündür girip bakmamış bu kız naapıyor diye, alındım vallahi (: Hemen yeni haberler yeni resimler ve tabii ki yeni craft projeleriyle karşınızdayım.

Şimdi bana deli diyenleri haklı çıkartıcam ama 1 haftalığına tatile gelirken insan yanında ne getirir kıyafet vs dışında.? Olsa olsa roman dimi.? Ama bendeniz roman dışında bir de güzel kanaviçe getirdim (: Tamam, çok normal olmadığının farkındayım ama gelgelelim ben de böyleyim işte...



Unutmadan söyleyeyim, diyet mükemmel ilerliyor. Tam 4 kilo halihazırda toz oldu gitti. Burada da diyetim ve sporumu ihmal etmiyorum. Buradaki parkuru anneciğimle birlikte arşınlıyoruz. Gerçi evde küçük çapta bir spor salonu var ama açık havada yürüyüş gibisi de yok.


Gezip tozmaktan, eğleşip gülüşmekten arta kalan zamanda da kaneviçemle oynuyorum. Az kaldı yarın akşama biter. (: Biterse naaparım diye de korkmuyorum zira sevgili yengemin de benimkini aratmayacak cevherlerle dolu bir atölyesi var. Öncelikle harika seramik çalışmaları var...



Hernekadar kendisi seramik alanında ilerlemekte olsa da, dikiş nakış kanaviçe örgü derken her tarakta da bezi var. Hemen oracıkta kumaşları görünce biz gelin görümce, duramadık da zaten tabii. Bir masa örtüsü başlatıverdik . Onu da kısmetse pazartesi bitiririz. Ben de daha önce aynı çay temalı kumaştan bir masa örtüsü yapmıştım kendime. Bu da yuvarlak olacak. Üstünde, gelin-görümce-kaynana bir çay içmeden İstanbul'a dönmek yok.!






İzmir ise her zamanki gibi güzel..! İzmir'e ayak basar basmaz; bir sardalya midye ziyafeti çektik denizin kıyısında... Bugün de Alaçatı' da idik . Hava çok soğuk da olsa, Alaçatı güzeldi, hem de yazınki karmaşasına kıyasla daha da güzel (: Bunlar da İzmir'e dair fotoğraf karelerim..

Alaçatı daki bu ahşap kapı....

Serilmiş kurutulan erişteler...

Herkesin afiyetle yiyip de benim de sadece tadına baktığım, bu dev çiğbörek...

Yine tadına bakmakla yetindiğim midyeler...


Bu son fotoğraf kolajı ise, bizimkilerin ev halleri (: Sanmayın ki evdeki hayvanlar bu minik karaoğlan Efe ve şu iki şirin gine pig Osman ve Sezar ile sınırlı....


Daha ev ahalisinin devamı var, onlar da yarına artık (:
Sevgiyle kalın, hoş kalın ...